Sakarya Psikolog
Yas süreci, bir bireyin hayatında ortaya çıkan bir kaybı ifade eder. Bu kayıp, bir kişinin veya nesnenin ölümü gibi somut bir sonuçla sonuçlanabileceği gibi, bir kişinin hayatından çıkması gibi daha soyut bir kayıp da olabilir. Kayıp ve yas denildiğinde akla ilk gelen genellikle fiziksel bir kayıp olsa da yas tutma süreci, “anlamlı öteki”nin kaybıyla sonuçlanan bir durumdur.
Kaybın ardından yaşanan duygusal tepkiler ve fiziksel etkiler, evrensel ve doğal bir tepki olarak kabul edilir. Yas sürecinde bireysel farklılıklar gözlemlenir; her birey yas sürecini farklı bir şekilde deneyimler. İki farklı deneyim tipi gözlemlenir: Basit yas süreci, kişinin kaybıyla yoğun bir keder duygusu yaşadığı durumu ifade ederken, karmaşık yas süreci ise kişinin yasın bir evresinde sıkışıp kaldığı, sürekli bir şekilde keder içinde olduğu durumu ifade eder. Travmatik kayıplar yaşayan ve bu kaybı karmaşık bir şekilde deneyimleyen kişilerde patolojik risk faktörleri bulunabilir. Ancak tedavi süreci, yasın gerçekliğini anlama, kaybedilen öteki olmadan da yaşamın sürdürülebilmesi, duyguların farkına varma ve ifade etme gibi unsurları kapsar.
Yas kavramı ilk kez Freud’un “Mourning and Melancholia” makalesinde bahsedilmiştir. Yas süresi, bireysel farklılıklarla birlikte altı aydan yirmi dört aya kadar sürebilir. Matem sürecinde belirli evreler yaşanır ve bu evreler tamamlandıktan sonra kişi, kaybı öncesindeki hayatına dönebilir. Bu evreler sırasıyla inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme olarak adlandırılır.
Ortak yas tepkileri fiziksel, bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkileri içerir. Fiziksel tepkiler arasında midede boşluk hissi, nefes alamama, seslere aşırı duyarlılık, enerjisizlik, çabuk yorulma, iştah değişiklikleri bulunabilir. Bilişsel tepkiler arasında inanamama ve inkar, ölen kişiyi görme veya duyma gibi durumlar yer alırken, duygusal tepkiler arasında şok, üzüntü, öfke, yalnızlık ve umutsuzluk bulunabilir. Davranışsal tepkiler arasında ise ağlama, dalgınlık, ölen kişiyi hatırlatan şeylerden kaçınma, düzensiz uyku ve sosyal hayattan çekilme gözlemlenebilir.
Yasla ilgili birçok kuram ve makale ortaya atılmıştır. Freud, Yas ve Melankoli makalesinde yas sürecinin melankoli ile bağlantısını ve aralarındaki farkları ele almıştır. Nesne ilişkileri kuramında yasın odak noktasını kişilerarası ilişkiler değil, bireyin zihninde oluşan temsiller oluşturur. Klein, bireysel yaklaşımın, gelişim düzeylerinin deneyimleme kapasitesini dikkate alarak ele alınması gerektiğini savunmuştur. Bağlanma kuramı ise Bowlby’e göre, yetişkinlikte yaşanan kayıpların çocukluk dönemi deneyimlerinin bir sonucu olduğunu öne sürer.
Tedavi yaklaşımları temelde aşağıdaki prensiplere dayanır:
- Kişinin kaybı kabul etmesi.
- Yas sürecinde yaşanan duyguların tanınması ve ifade edilmesi.
- Kaybı öncesine ait anıların ifade edilmesi ve duygusal iyileşmenin sağlanması.
- Kaybedilen öteki olmadan yaşama devam etmenin desteklenmesi.
- Kişinin kişilik özelliklerinin göz önünde bulundurularak yasın değerlendirilmesi ve geleceğe yönelik planların gözden geçirilmesi.
- Sosyal destek ağlarının değerlendirilmesi ve güçlendirilmesi.
Psikolog Tuğba DEMİR