Birçoğumuz kaygı duygusunu o denli güçlü ve sık aralıklarla deneyimliyoruz ki, bu hayatımızı yaşanmaz hale getiriyor. Birçoğumuz derken büyük bir orandan bahsediyorum. Dünya sağlık örgütü bir makalesinde şu bilgilere yer vermiştir; şu anda küresel nüfusun tahminen %4’ü anksiyete bozukluğu yaşamaktadır. 2019 yılında dünyada 301 milyon kişinin anksiyete bozukluğu olması, anksiyete bozukluklarını tüm ruhsal bozukluklar arasında en yaygın görülen hastalık haline getirmiştir (Dünya Sağlık Örgütü, 2023).
Bu veriler 2019 yılında yapılan araştırmaya ait. Bu oran gittikçe artmış durumda. Bu yazıda sizlere kaygının dereceleri ve ne tür bir kaygının yarar sağlamaktan çok zarar vermeye başladığından bahsedeceğim.
Kaygı dediğimiz şey tam olarak nedir?
Duygularımız vasıtasıyla yaşadığımız çevreye daha iyi adapte oluruz. Aslında tüm vücudumuz yaşamımızı daha kolay hale getirmeye odaklanır. Hızlı koştuğumuzda daha hızlı nefes alırız çünkü vücudumuz daha çok havaya ihtiyaç duyar. Burada olduğu gibi duygularımızda içinde bulunduğumuz koşullara uygun şekilde hissetmemizi sağlayacak şekilde tepkiler verir. Çok sayıda duygumuz vardır. Bu duygulardan biri de yazıma konu olan kaygı duygusudur. Bu bağlam ile düşünecek olursak kaygı duygusu da hayatımızı kolaylaştıran ve yaşadığımız ortama en iyi şekilde uyum sağlamamızı sağlayan duygulardan biridir. Böyle söyleyince sevimli görünüyor değil mi?
Evet, içinde yaşadığımız dünya içerisinde güzellikleri ve çirkinlikleri bir arada bulundurur. Bir sokakta yürürken neşeyle sohbet eden insanları ve birbiriyle kavga eden esnafları aynı kare içerisinde görebilirsiniz. Ya da yalan söyleyen bir insanın aynı zamanda oldukça cömert olduğuna şahit olabilirsiniz. Bu hem insan olarak bizim hem de bize çok benzeyen adeta büyük insan diyebileceğim dünyanın içerisinde herşeyden barındırmasından kaynaklanır. Bu nedenle bizi teyakkuza sevk etmesi gereken, şüphe duymamızı ve alarm halinde olmamızı gerektiren durumlar çevremizde bulunur. Bir tehlikeyi önceden sezinlemek ve uygun tedbirleri almamızı sağlayan duygudur kaygı. Bir şirket sahibini büyük bir iflasın eşiğinden döndüren şeydir. Bu yanıyla kaygı hayatımızı kolaylaştıran bir araçtır.
Kaygı içeriğinde bir ön görüyü barındırdığı için gelecekle alakalıdır. Yani kaygılanan kişi geleceğe dair bir şey deneyimliyordur. Kaygı meydana gelmemiş olan olaylarla ilgilidir. Bu yanıyla ise kaygı hisseden kişi muhtemelen geleceğe baktı, orada bir şeyin olma olasılığını fark etti ve bu onda kaygı duygusu uyandırdı. Örneğin bir anne yan tarafına dönmeyi öğrenen 3 aylık bebeğinin yatağın kenarına ne kadar yakın olduğunu fark eder, zihninde o bebeğin düştüğünü hayal eder ve bunun sonuçlarını değerlendirir. Tam da bu sırada kaygı hisseder.
Özet olarak kaygı doğru yerde ve zamanda yaşamamız gereken, oldukça gerekli ve faydalı bir duygudur. Her bir duygumuz gibi…
Kaygının korkudan farkı nedir?
Korku duygusu şu an ve burada karşılaştığım tehdit karşısında aktif olur. Örneğin gece karanlık bir yolda yürürken karşıma birden köpek çıktı, üzerime koşmaya başladı. Buna şahit olduğum an hissettiğim yüksek kalp çarpıntısı ve adrenalin korkuya işaret eder. Kaygıda ise somut bir tehdit olmak zorunda değildir. Aynı zamanda şu an ve burada olmak zorunda da değildir. Örneğin akşam yine o sokaktan geçeceğim ya karşıma köpek çıkarsa düşüncesi bir kaygı duygusunu tetikler. Burada da kişi kalp çarpıntısı, huzursuzluk ve adrenalin deneyimleyebilir. Fakat korkudan farklı olarak hazır bir tehdit yoktur. Bunun yanı sıra, kaygı duygusu bir iç huzursuzluğu olarak deneyimlenebilir. Kişi nedenini bilmediği bir şekilde kendisini kaygılı ve huzursuz hissedebilir.
Kaygıyı anladım da bir de kaygı bozukluğu var, o nedir?
Kaygı bozukluğu ise en kabaca tabir ile kaygının bozulmuş ve kişiye zarar veren hale gelmiş olması anlamına gelir. Bir elma taze iken yenilebilirdir, lezzetlidir ve mis gibi kokar. Fakat aynı elma bozulduğunda tam tersi bir hal alabilir. Aynı bunun gibi kaygı da sağlıklı haliyle oldukça gerekli iken yüksek dozları katlanılmaz boyutlara da varabilir. Kaygı duygusu bozulan bireyler şunları deneyimleyebilir:
- Gerginlik ve huzursuzluk (durum karşısında beklenilenden daha yoğun ve şiddetli)
- Kalp atışlarında artış
- Kaygı uyandıran durumdan uzaklaşma-kaçınma isteği
- Yoğun endişe ve korku duyguları deneyimleme
- Aniden terleme (ellerde, vücutta) veya üşüme hissi.
- Sıcak basması
- Mide ve bağırsaklarda huzursuzluk
Bu duyguları birçoğumuz birçok stres uyandıran durumda yaşayabiliriz. Fakat burada kastettiğim daha yoğun, şiddetli ve uzun süren bir kaygı. Eğer bu duyguları yoğun bir şekilde yaşıyorsanız kaygı duygunuz konusunda bir şeyler ters gidiyor denilebilir. Son olarak burada yazan belirtiler çoğaltılabilir. En sık karşılaşılanları eklemek istedim. Bahsi geçen belirtilerden yalnızca bir tanesini yaşamak sizde kaygı duygunuzda bir problem olduğu anlamına gelmeyebilir. Birçoğunu sıklıkla yaşıyor olmak duruma daha yakından bakmayı gerektirebilir.
Çocuklarda kaygı bozukluğu nasıl görünür?
Çocuklarda kaygıyı yetişkinlerde olduğu gibi deneyimlerler. Onlarda kaygılandıklarında bir huzursuzluk ve tedirginlik yaşarlar. Aman çocukların ne derdi var da kaygılanıyorlar, ev mi geçindiriyorlar sanki demeyin, onların da kendilerine göre ciddi ve önemsenmesi gereken kaygıları olabilir. Küçük bir bebekseniz acıktığınızda memenin gelip gelmeyeceği konusunda kaygılanabilirsiniz, 2 yaşında bir çocuksanız anne babanızın sizi görmesine, ilgilenmesine ve takdir etmesine ihtiyaç duyarsınız. Eğer bu ihtiyaçlar gerektiğinde gerektiği miktarlarda karşılanmıyorsa kaygı duymanızı sağlayabilir. Ya da örneğin ilkokula başlamış bir çocuksanız dersler, sosyalleşebilme gibi konular sizi kaygılandırabilir. Son olarak ergenlik döneminde bir genç iseniz arkadaşlarınız tarafından kabul edilme, dış görünüşünüzün nasıl olduğu gibi huşularda kaygı yaşayabilirsiniz. Bu tür kaygıları yaşayan çocuklar içe kapanabilir, konuşmak istemeyebilir ya da aşırı hareketli ve öfkeli görünebilir. Saldırgan tutumlar genellikle öfkeyi bize düşündürse de altında yatan yoğun kaygılar olabilir. Özellikle çocuklar yaşadıkları kaygıları öfkeli ve agresif tutumlarla dışarı atmaya ve rahatlatmaya çalışabilirler.
Yetişkinlerde kaygı bozukluğu nasıl görünür?
Yaş bakımından yetişkin kategorisinde değerlendirdiğimiz 18 yaş ve üzeri bireyler kaygılarını saklama ve dışarıya belli etmeme konusunda oldukça usta olabilirler. Bireyler yaşları ilerledikçe toplumun neyi onayladığı ve neyi reddettiği konusunda epey miktarda bilgi toplamış olurlar. Bu nedenle kendimize toplumun bizi onaylayacağı sosyal maskeler geliştiririz. Bu maskeler kaygıyı saklama konusunda da işimize yarayabilir. Mesela düğünlerinde insanların karşısına çıkan gelin ve damatlar genelde oldukça kaygılı hissetmelerine rağmen onların güler yüzlü olduklarını görürürüz (tabi ki bende böyleydim😊). Çünkü hepimiz biliriz ki oraya toplanan misafirlerimiz bizi güler yüzlü görmek isterler. Kabul görecekleri bir maske takmış oluruz. Hasılı kelam yetişkinlerde kaygı o kadar da belirgin olmayabilir. Fakat belirgin olanları da tabi ki vardır. Yukarıda anlattığım semptomlar (birde kaygı bozukluğu var, o nedir? başlığı) en temelde kaygı bozukluğu yaşayan kişiyi tarif etmektedir.
Kaygı bozukluğu yaşayan kişi genelde nasıl atlatmaya çalışır?
Kaygı bozukluğu kaygının yüksek seviyelerde ve sık sık yaşandığı anlamına geldiği için bireyi oldukça rahatsız eder. Kaygı yaşayan kişi bu duygudan uzaklaşmak ister. Bunun için ise kaçınma dediğimiz davranışlar sergileyebilir. Örneğin işverenlerine sunum yapması gereken bir çalışan eğer bu durumdan fazlaca kaygı duyuyorsa, işe gitmemek için o gün hasta olduğunu söyleyebilir ve rapor alabilir. Burada işverenleri tarafından yaptığı sunumun beğenilmemesinden endişe eden çalışan bu durumla yüzleşmek istemediği için kaçınma davranışı sergilemiş olur. Bu durum kaygı bozukluğu yaşayan kişilerde oldukça yaygındır. Onları kaygılandıran şeylerden uzaklaşmak ve kendilerini güvenli bir alana taşımak isterler. Fakat kaygının doğası gereği bu kaçınmalar kaygıyı daha da çok arttırır.
Eğer kaygı duygum bozukluğa dönüşmüşse bu konuda seçeneklerim neler?
Eğer kaygınız hayatınızı zorlaştırmaya başladıysa bir üst paragrafta anlattığım gibi kaygınızdan kaçınarak kaygınızı azaltabilirsiniz. Evet bu seçeneklerinizden biri, hatta bence en çok tercih edileni. Fakat kesinlikle tavsiye ettiğimiz bir seçenek değil. Üst paragraftaki örnekteki kişi sunum yapmamak için daha ne kadar hasta numarası yapabilir. Bir yerde mutlaka bunu yapmak zorunda kalacaktır ya da işini bırakmak zorundadır. Yani kaçınma geçici bir çözüm. Eninde sonunda korktuğunuz nesne ile yüzleşmek zorunda kalırsınız. Diğer seçenek ise aslında kaçınmanın zıttı olan yüzleşmek diyebilirim. Konu kaygılar ve korkular olduğunda temelli bir çözüm istiyorsanız kaygılarınızın üzerine gitmenin en temel seçeneğiniz olduğunu söyleyebilirim. Fakat bunu yalnız başınıza yapmakta zorlanabilirsiniz. Bazen kaygılarımız o kadar alevlidir ki üzerine bakmak bile bizi zorlayabilir. Bu durumda destek almak faydalı olabilir. Bir işi yapmakta zorlanıyorsanız ve bu zorluk bu işin yapılmasını imkansız hale getiriyorsa bir bilenden destek alırsınız. Yüzleşmek kişi için zorlayıcı ise birilerini bir konuda yüzleştirmenin incelikleri konusunda eğitim almış kişilerden destek almak işinizi görebilir. Bu noktada bir psikiyatriste (ruh sağlığı alanında hizmet verem uzman doktor) danışmak ve bir psikolog eşliğinde terapi görmek yüzleşme çatısı altındaki seçenekleriniz arasında.
Sonuç olarak kaygı bozukluğu yaşayan kişiler yaşadıkları korkulardan kaçınabilir ya da bir uzman desteğinde bunlarla yüzleşebilirler.
Uzm.Psk. Enes Köksal